Milli Eğitim Bakanlığı ve Bürokratları Yurttaş Değil Cemaat Yetiştiriyor!

Milli Eğitim Bakanlığı ve Bürokratları Yurttaş Değil Cemaat Yetiştiriyor!

Milli Eğitim Bakanlığı ve Bürokratları Yurttaş Değil Cemaat Yetiştiriyor!

Tarih: Kategori: Basın AçıklamalarıManşet

Ülkenin dört bir yanından “geçinemiyoruz” sesleri yükselirken, milyonlarca işsize yenileri eklenirken ve fahiş zamlar altında alım gücümüz giderek düşerken, siyasi iktidar ve bürokratları, dört koldan yaşamın her alanında dinselleştirme pratiklerine hız vermekte, işsizlik ve yoksulluğun üzerini örtmeye çalışmaktalar. Bu politikalarla siyasal iktidar, çocuklara ve gençlere sabır, şükür, tevekkülden başka bir şey veremeyeceğini açıkça ifade etmektedir.

İktidar ve yandaşları lüksün, şatafatın, yağmanın ve talanın üzerini örtebileceklermiş gibi, kişi başına asgari ücrete denk düşen bir akşamlık iftar menülerinin fotoğraflarını engelleme derdine düştüler! Ancak gerçekler artık çuvala sığmıyor!

Bir taraftan öğrencilere öğle yemeği desteği verilmesi Milli Eğitim Şurası tavsiye kararları içerisinde yer almış ama bütçe yetersizliği gerekçe gösterilerek hayata geçirilememişken, diğer taraftan 81 il ve ilçe milli eğitim müdürü dün Saray’da iftar sofrasına katılabilmiş, iktidara sadakatini ve itaatini sergileyebilmiştir! İftar yemeğine ayrılan bütçe, on binlerce çocuğun mütevazı bir öğle yemeği olabilirdi. Vergilerimizi kullanarak yaptığı harcamanın eğitimle ilgili alternatif kullanımlarını düşünmeyen bir iktidar ile karşı karşıyayız.

Hukuku, adaleti, laikliği ve demokrasiyi kendisine rehber edinmesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı ve yöneticileri, sanki görevleri “dini bir cemaat” yetiştirmekmiş gibi hareket etmekte, okullarımızda yaşanan yığınla soruna çözüm üretmek yerine “dinselleştirme pratiklerine” hız vermektedir.  Oysa gerçek apaçık! Çoğulculuğu değil, kamu yararını değil, küçük bir azınlığın tahakkümünü kendilerine ilke edinen, yurttaşların haklarını değil, güçlü olanı meşru gören yönetim aklı iktidardadır!

Dolayısıyla daha dün harem selamlık sınıf uygulamasıyla gündeme gelen okul müdürü Haydar Akın iktidarın kanatları altına alınmışken, İstanbul Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün velilere broşür göndererek çocuklarına abdest aldırmaları telkininde bulunabilmesi gelinen durumu gözler önüne sermektedir. Çünkü MEB ve yöneticilerinin temel arzusu, tüm öğrencileri adeta bir cemaat yönetir gibi yönetmek ve yetiştirmektir!

Eğitimi dinselleştirmeye hız kazandırmak için Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün görev ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bir hayli genişletilmiştir.  7 Nisan’da yani dün yayınlanan düzenlemeye göre, Genel Müdürlük “Din ve ahlak eğitimi ve öğretimini güçlendirecek politika ve stratejilerin geliştirilmesi için çalışmalar yapmak” ve “Görev alanına giren konularda üniversiteler, ilgili kurum ve kuruluşlar ile iş birliği yapmak” işlevlerini de yerine getirecektir. Bu cümlelerin anlamı, eleştirdiğimiz din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ve seçmeli dini derslerle yetinmeyen Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün, Diyanet İşleri Başkanlığı ile dinci vakıf ve derneklerle iş birliğinin yeni yol ve yöntemlerini geliştireceğidir.

Ordu’da pansiyonlu bir fen lisesinde “din öğretimi alan kursları” açılmaya başlanmıştır. Adıyaman Valiliği tarafından İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yazısı gereğince “Hoş geldin Ramazan” şiarıyla 4-6 yaş grubundaki kız çocukları ayrı sınıflara alınarak ve tamamının başı örtülerek Kur’an okutulması ve çocuklardan eşlik etmesinin beklenmesi vahametin boyutlarını göstermektedir. Kaldı ki Adıyaman Valiliği bununla da yetinmemiş İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden anaokullarında “Kur’an kursu sınıfı” tahsis edilmesini istemiş ve talebi İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından kabul edilmiştir.

Halk eğitimi merkezleri,  okullara bir yazı yazarak kursiyer talep etmektedir. Ramazan’da “Halk Eğitimi Merkezlerinde Kur’an Okuma Kursları Başladı” ilanıyla din eğitimi alanında 7 ve 12 yaşın üstündeki tüm yurttaşlara yönelik 18 saat ile 135 saat arasında değişen sürelerde 45 ayrı kurs açılıyor.

Eğitimi dinselleştirmenin ve kamu denetiminin dışına çıkarmanın sonuçlarını, biz Aladağ’dan, Karaman’dan, Dikili’den biliyoruz. Özellikle köy okullarının kapatılmasıyla birlikte yoksul emekçi çocuklarını cemaat yurtlarına muhtaç bırakan siyasal iktidar aynı anlayışı devam ettirmekte, çocukları ve gençleri istismara ve şiddete açık hale getirmektedir.

Anımsatmak istiyoruz! MEB’in temel anayasal görevi ve sorumluluğu, herhangi bir dinsel inancı olmayanlar da dâhil olmak üzere her inanç grubuna eşit mesafede olmak ve eşit yurttaşlık ilkesinin yaşam bulması için mücadele etmektir.

Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki, sorunun boyutları verdiğimiz örneklerden kat be kat fazladır! Buna itiraz etmesi gerekenler ise başta öğretmenler ve veliler olmak üzere toplumun tüm kesimleridir! Çünkü siyasi iktidar, devletin tüm imkânlarını kullanarak haklarımızı değil kendi siyasi çıkarlarını korumak istemekte, yürüttüğü toplum mühendisliğinin meyvelerini almayı hedeflemektedir.

Bu nedenledir ki siyasi iktidar, HES’lere karşı derelerini savunan, ücretlerini alabilmek için seslerini duyurmaya çalışan, “dindar” patronların doymak bilmez kazanma arzuları nedeniyle iş cinayetlerinde hayatları sönen, açlıkla terbiye edilen ve geleceğine güvenle bakamayan herkesi, yani bizleri, bu zulüm deryasında “gönüllü kullar” haline getirmek istemektedir.

Bu yüzden tüm gücünü seferber ederek çocuklarımızın hak ettiği geleceği değil, dindar nesilleri yaratmayı amaçlamaktadır!

Bu yüzden, cuma hutbelerinden “Grev caiz değildir” nidaları yükselmektedir!

Bu yüzden, sorunlarımıza çözüm üretmek yerine “Ama iyi öldüler” denilmektedir!

Bir taraftan ceplerini doldururken, diğer taraftan “Bakara makara” diyebilmelerinin nedeni kendi çıkarlarınadır!

Çocuklarımız mı? Çocuklarımız da MEB ve yöneticilerinin böylesi bir toplum yaratma hedefinin içerisinde kaybolup gitmektedir!

Eğitim Sen olarak, çocuklarımızın başta eğitim hakkı olmak üzere tüm hakları için, onların emekleri ve geleceği için, eşit yurttaşlık ilkesinin yaşam bulması ve demokrasinin yeniden filizlenebilmesi için herkesi, toplumun tüm kesimlerini, laikliği savunmaya çağırıyoruz.

Siyasi iktidarın, MEB’in ve tüm kamu yöneticilerinin evrensel hukuku yok sayarak, yurttaşlık haklarımızı çiğneyerek izlediği dinselleştirme politikalarına karşı tüm örgütlü gücümüzle kararlılıkla mücadele edeceğimizin bilinmesini istiyoruz!

Benzer İçerikler

Bizi Takip Edin

En Üste Çık