Pandemi öğrencilerde kaygı bozukluğu yarattı

Pandemi öğrencilerde kaygı bozukluğu yarattı

Türkiye’de ilk vakanın ortaya çıkmasının ve okulların uzaktan eğitime geçmesinin üzerinden bir yılı aşkın süre geçti. Bu zaman boyunca pek çok noktada olduğu gibi eğitimde de büyük bir belirsizlik yaşandı. BursaMuhalif’e konuşan Eğitim Sen Şube Sekreteri ve Psikolojik Danışman Yüksel Bayraktar, pandemi sürecinin öğrencilerin psikolojileri üzerine etkisini anlattı. 

Türkiye’de ilk vakanın açıklanmasını üzerinden bir yıl geçti. Bu bir yıl içerisinde her yeni bir gün yeni kararlara uyandık. Bazen kısıtlamalar oldu bazen kalktı. Pandemiye dair yürürlüğe giren uygulamaların hiçbirinin ne sebeple yürürlüğe girdiğine dair bir fikir oluşmadı. Bilimsel temellere dayanan, uzmanlar tarafından önerilen uygulamalar ciddiye alınmazken, iktidarın herhangi bir bilimsel tutarlılığı olmayan uygulamaları toplumda kafa karışıklığına ve daha da önemsizliği belirsizliğe yol açtı. Alınan bir kararın ne zamana kadar uygulanacağı, beklenen kararın ne zaman alınacağı, toplumsal önem arz eden konularda nasıl politikalar izleneceği uzun zaman sis perdesinin ardında kaldı. Hala daha bu sis perdesi aralanmış değil. Bütün bu karmaşanın toplumun tüm kesimlerinde yarattığı bir belirsizlik var elbette. Ancak işin bir de eğitim boyutu var. Eğitim ve pandemi denilince genellikle teknik olanaksızlıklar gündeme geliyor. Fakat küresel çapta yaşanan bu kriz zaten başlı başına bir tedirginlik sebebiyken, Türkiye’de bu krizle başa çıkmaya çalışmak daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. 

Pandeminin öğrenci psikolojisi üzerindeki etkinleri hakkında BursaMuhalif’e konuşan Eğitim Sen Şube Sekreteri ve Psikolojik Danışman Yüksel Bayraktar, konuya dair detaylı açıklamalarda bulundu.

Öğrencilerde kaygı bozukluğu arttı

Okulların bir gün açılıp bir gün kapanması, sınavların ne zaman ne şekilde yapılacağı sürekli tartışma konusu oldu. Doğal olarak karmaşa da yarattı. Bu süreçte ne eğitim emekçilerine ne de uzmanlara danışıldı, öğrencilerin talepleri göz ardı edildi. Bayraktar’a göre tüm bu yaşananlar öğrencilerde kaygı bozukluklarına, motivasyon eksikliğine, sınav konusunda yoğun endişeye, hayata karşı umutsuz bir tavır almaya, ev içerisinde aileyle problem yaşamaya neden oldu. Sadece eğitim politikalarındaki belirsizlik değil pandemi nedeniyle uygulamaya konulan yasaklar nedeniyle öğrencilerin akranlarıyla vakit geçirme olanakları azaldı. Evde geçirilen bu vakitler boyunca gençliğe yönelik en önemli mücadelelerden olan dijital bağımlılık da fazlasıyla arttı. 

Problemler yalnızca bunlar değildi. Bu süreçte çocuk işçilikte de büyük artış yaşandı. Uzaktan eğitime geçilmesiyle beraber hem internet altyapısı hem de teknik imkanlar konusunda her öğrenci eğitimden eşit şekilde faydalanamadı. Yaşanan bu fırsat eşitsizliği ise öğrencilerde motivasyon kaybına neden oldu. 

Belirsizlik kaygı yaratır

Kaygı bozukluklarına neden olan şeyin genellikle belirsizliğin ortaya çıkardığı psikolojik gerilim olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Hiç bilmediğiniz karanlık bir sokağa girdiğinizde kaygınız artar. Ama her gün geçtiğiniz, esnafını bildiğiniz sokaklar karanlık olsa da kaygıya neden olmaz. Doğal olarak okulların açılıp kapanması, sınavlar konusunda karar değişiklikleri belirsizliği tetikledi. Bu sürecin öğrenciler üzerindeki en belirgin etkisi de kaygı oldu.” dedi. Bir yılı aşkın süredir var olan sürecin hala daha belirsizlikler üzerine kurulu olması ise ayrı bir eleştiri konusu. İlk zamanlarda yaşanan ve ilk defa karşılaşılmış krize dair ne yapılacağını bilmeme durumunun bir yıl sonrasında çözülmüş olması gerekirdi. Bayraktar’a göre hala daha belirsizliklerin yaşanmasını sebebi Türkiye’deki eğitim sisteminin kendisidir. Yani eğitim sisteminin olmayışı aslında. Alınan tedbirlere ve ortaya çıkan tabloya baktıklarında pandemi sürecinin iyi yönetilemediğini ifade eden Bayraktar, eğitim politikalarında da ciddi anlamda yetersizlik gördüklerini söyledi. 

Öğrencilerin emekleri heba oluyor

Uzaktan eğitim sürecinde her öğrenci eğitime eşit ulaşamadı. Kiminin internet altyapısı yeterli değildi, kiminin evinde derse katılacağı teknik imkan yoktu, kiminin de kardeşleriyle tek bir cihazdan sırayla kendi derslerine girmesi gerekiyordu. Yaşanan bu problemler her öğrencinin derslere eşit katılamamasına neden oldu. Eğitim Sen, sürecin başından beri sınavların normal koşullarda yapılmadığının altını çizerek sınav konularının seyreltilmesi gerektiğini söyledi. Ancak bu söylemlere kulak asılmadı. Bu durumu eleştiren Bayraktar, “Geçtiğimiz günlerde Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı LGS sınavına iki ay kala dilbilgisi konularını sınavdan çıkardıklarını söyledi. Üstelik dilbilgisi konuların genellikle sınavların ağırlık merkeziydi. Bu öğrenciler sınava yönelik aylardır boşu boşuna dilbilgisi çalıştılar o zaman.” diyerek ani alınan kararlara yönelik değerlendirmede bulundu. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın uzaktan eğitimi kalıcı hale getirmesine karşı çıkan Bayraktar, “Biz Eğitim Sen olarak eğitimin yüz yüze olması gerektiğini savunuyoruz. Kaldı ki bunun neden böyle olması gerektiğini de geçtiğimiz bir yılın sonuçlarında görmüş olduk. Ekonomik ve teknik anlamda uzaktan eğitim modelinin gerçekliği yok. Kaldı ki atanamayan öğretmenler sorunu varken, bu problem daha da katlanacaktır.” diyerek olası uzaktan eğitim modelinde daha az öğretmene ihtiyaç duyulacağını söyledi. Ayrıca öğrenci psikolojisi açısından da bu modelin doğru olmadığını vurgulayan Bayraktar, “Sınıf ortamında çocuğun motivasyonu düştüğü anda hoca çocuğun dikkatini tekrar toplayabiliyor. Ama uzaktan eğitimde bu durum söz konusu değil. Öğrenciler zaten kameralarını kapatıyorlar. Bu sırada oyun oynayabiliyor, film izleyebiliyor. Çocuğun dikkati kolayca dağılabiliyor.” dedi.

Umut tacirlerine dikkat edin

Öğrencilerde artan kaygı nedeniyle okuldaki psikolojik danışmanlardan destek alınması, tercihe göre dışarıdan da takviye alınabileceğini söyleyen Bayraktar, velileri sahte danışmanlara karşı da uyarırken sözlerini şöyle noktaladı:

“Bioenerji ya da NLP gibi değişik isimler altında ruh sağlığı hizmeti verenlere karşı dikkatli olunmalıdır. Halkın tamamını bu kişilerin ruh sağlığı uzmanı olmadığı konusunda uyarıyoruz. Farklı bölümlerden mezun olup çeşitli sertifikalarla bu hizmeti verenler, gündelik tavsiyelerle insanların umutlarını sömürüyorlar. Psikolojik danışmanlık bir beceri işidir, eğitim alınması ve PDR lisans mezunu olunması gerekir.”

BursaMuhalif.com/Zehra Değirmenci

Benzer İçerikler

Bizi Takip Edin

En Üste Çık