Çocuk İşçiliğine Son Verilmeli, Çocuk İşçi Çalıştırılması Yasaklanmalıdır!

Çocuk İşçiliğine Son Verilmeli, Çocuk İşçi Çalıştırılması Yasaklanmalıdır!

Çocuk İşçiliğine Son Verilmeli, Çocuk İşçi Çalıştırılması Yasaklanmalıdır!

946

Birleşmiş Milletler tarafından dünyada giderek artan ve yaygınlaşan çocuk işçiliğine ve çocuk emeği sömürüsüne karşı farkındalık yaratmak, çocuk işçiliğine engel olmak amacıyla 12 Haziran tarihi ‘Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ ilan edilmiştir.

12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü, çocuk işçiliğinin önlenmesi ve toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla 2002 yılından bu yana dünya çapında kutlanmaktadır. Çocuk işçiliği ve çocuk haklarına yönelik bu duyarlığın sadece 23 Nisan ve 12 Haziran ve gibi tarihlerde hatırlanması, geri kalan günlerde çocuk hakları ve çocuk işçiliğinin yeterince gündem olmaması düşündürücüdür.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre çocukların; eğitim, giyinme, barınma, sağlık gibi birçok temel hakları vardır. Çocuklar çalıştırıldıkları zaman bu haklarından mahrum kalırlar. Bu nedenle çocuk işçiliği aynı zamanda bir insan hakları sorunudur. Çocuk işçiliği emek sömürüsünün en sert biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır ancak çocuklar bu süreçte yalnızca emek sömürüsüne maruz kalmamakta, beraberinde istismar başta olmak üzere başka hak ihlalleri ile de karşı karşıya kalmaktadır.

Çocuk işçiliği, çocukları çocukluklarını sağlıklı bir şekilde yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve yeteneklerini eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından zararlı işler olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle çocuklar için zihinsel, fiziksel, toplumsal ya da ahlaki açılardan tehlikeli ve zararlı işler, okula düzenli devam etmelerini engelleyerek okullarından erken ayrılmalarına yol açan işler çocuk işçiliği kapsamında değerlendirilmektedir.

Dünyada çocuk işçiliğinin en önemli nedenlerinden birisi yoksulluktur. Yoksulluk nedeniyle özellikle bazı toplumlarda çocuklar ev ekonomisine ‘katkı veren kişi’ sorumluluğunu almak zorunda kaldıklarından çocukların okulu bırakıp bir işte çalışmasına neden olmaktadır. Çocuk işgücü aynı zamanda ucuz işgücü olarak görülmekte ve kullanılmaktadır. Resmi verilere göre dünya genelinde neredeyse her 10 çocuktan birisi işçi olarak çalışırken, az gelişmiş ülkelerde bu oran her 5 çocuktan birine kadar yükselebilmektedir. Çocuk emeği sömürüsünün, çocukların zorla çalıştırılmasının inanılmaz boyutlara ulaştığını Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verileri de doğrulamaktadır:

  • Dünyada 63 milyonu kız, 97 milyonu erkek çocuğu olmak üzere toplam 160 milyon çocuk, diğer bir deyişle her 10 çocuktan biri, halihazırda çocuk işçi olarak çalıştırılıyor. Bu çocukların yaklaşık yarısı ise sağlıklarını ve gelişimlerini etkileyen tehlikeli işlerde çalışmakta ve sayıları 80 milyonu buluyor.
  • Çocuk işçilerin yüzde 70’i tarım sektöründe çalışıyor. Ardından yüzde 20 ile hizmet ve yüzde 10 ile sanayi sektörleri geliyor. İşçi olarak çalışan 5-11 yaşları arasındaki çocukların yaklaşık yüzde 28’i ve 12-14 yaş arasındaki çocukların yüzde 35’i okula gitmiyor.
  • Kırsal alanlarda yaşayan çocuk işçilerin sayısı 122,7 milyon iken, bu sayı kentsel alanlardaki çocuklarda 37,3 milyondur. Çocuk işçiliğinin kırsal alanlarda görülme sıklığı (%13,9), kentsel alanlardakinden (%4,7) neredeyse üç kat yüksektir.
  • 5 ila 11 yaş arasındaki çocuklar, çocuk işçilerin en büyük kısmını, aynı zamanda tehlikeli işlerde çalışanların da büyük kısmını oluşturuyor. 

Zürih Üniversitesi tarafından 14 Eylül 2022’de yayınlanan bir araştırmada dünyada oyun oynamak yerine çalışan 373 milyondan fazla çocuk olduğunu tahmin edilmektedir. Bu rakam dünyanın nüfus bakımından Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü en büyük ülkesine denk gelmektedir. 

SİYASİ İKTİDAR ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİ TEŞVİK ETMEKTEDİR 

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 32. Maddesi “Çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek, bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâki ya da toplumsal gelişimi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını” belirtmektedir. Çocuk işçiliği ise baştan sona bu hakkın ihlali anlamına gelmektedir. Bir diğer örnek ise 138 sayılı İLO sözleşmesidir. Bu sözleşmede çalışma asgari yaş sınırının, zorunlu öğrenim yaşının bittiği yaşın altında ve “her halükarda 15 yaşın altında olmayacağı” vurgusu yapılmaktadır. Türkiye bu sözleşmeyi 1998 yılında imzalamış olmakla birlikte, hala 15 yaşın altında çok sayıda çocuğun ağır ve tehlikeli işler kategorisinde bulunan sektörlerde çalıştıkları bilinmektedir.

Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi başta olmak üzere, çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi çok sayıda düzenleme çocukların eğitimden uzaklaşmasını ve işçi olarak çalışma yaşamına sürüklenmesine neden olan sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmesinin ardından yapılan yasal düzenlemeler ile çocuk işçiliğinin önü çıraklık ve stajyerlik uygulamaları üzerinden artmış, çocuk işçilerin çalışma koşulları daha da ağırlaştırılmıştır. Bugün sayıları 1,5 milyona yaklaşan stajyer-kursiyer-çırak sömürüsünün artması, çocukların ‘çırak’, ‘stajyer’ kimliğiyle çalıştırılmasının, dolayısıyla çocuk emeği sömürüsünün önünü daha da açmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde yer alan “Mesleki teknik eğitim öğrencileri okurken çalışıyor” maddesiyle şu anki sistemde staj adı altında ucuz iş gücü olarak çalışan öğrencilerin ucuz iş gücü olarak çalışmaya devam etmesi hedeflenmiştir. Öğrencilerin 14-15 yaşından itibaren işverenin insafına, piyasa hukukunun katı kurallarına terk edilmesi, üstelik bunun bizzat MEB eliyle yapılması dikkat çekicidir.

Milli Eğitim Bakanlığının 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda Aralık 2021’de yapılan değişiklikle birlikte bu okullarda öğrenciler farklı sektörlerde çalışmak üzere eğitilmeye başlanmıştır. “1 gün okul, 4 gün iş” sistemi üzerinden çocuk işçilik bizzat devlet gözetiminde hayata geçirilmektedir. MEB ile özel sektör temsilcileri arasında yapılan iş birliği kapsamında on binlerce çocuk emeği ağır sanayi başta olmak üzere birçok alanda kullanılmaktadır.

İktidarın benimsediği sermaye merkezli ekonomi politikalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkan işsizliğin, yoksulluğun ve sömürünün yaş ayrımı olmadığı gibi, bu politikalardan en çok etkilenenler çocuklar ve çocuk işçiler olmaktadır. Özellikle mesleki eğitim ya da beceri eğitimi üzerinden ‘çırak’ ve ‘stajyer’ adı altında milyonlarca çocuk zorunlu olarak çalıştırılarak yoğun emek sömürüsüne maruz bırakılmaktadır.

Türkiye’de çalışan çocukların bir bölümü tarım sektöründe ucuz işgücü, bir bölümü de ücretsiz aile işçisi olmaktadır. Kız çocukları da benzer nedenlerle eğitim öğretimden uzaklaşarak erken evliliğe sürüklenmekte, işgücüne kayıt dışı olarak katılmaktadır. Kız çocuklarının yaptıkları işlerin büyük çoğunluğu evde yapılan ücretsiz ev işleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca anadilinde eğitim alamayan öğrencilerin okulda başarısız olarak eğitim dışına itilmeleri de okulu erken yaşta terk etmelerine neden olmaktadır. Artan yoksulluk ve işsizlik nedeniyle aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalan çocuklar göç ettikleri şehirlerde çocuk işçi olarak çalışmak zorunda bırakılmaktadır.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ İNSAN HAKLARI İHLALİDİR, DERHAL YASAKLANMALIDIR!

Türkiye’de son yıllarda derinleşen ekonomik kriz nedeniyle yoksul nüfus hızlı bir şekilde artmaya başlamıştır. Bu durum özellikle çok çocuklu ailelerde çocukların eğitimden uzaklaşarak çalışma hayatına katılmak zorunda kalmasına neden olmaktadır. Çocuk işçiliğinin giderek yaygınlaşmasının temelinde ekonomik kriz nedeniyle yaşanan hayat pahalığı ve hane gelirlerinde yaşanan dramatik azalmanın belirleyici etkisi bulunmaktadır.

Açıkladığı her sayısal veri tartışma konusu olan TÜİK’in çocuk işgücüne ilişkin verileri de gerçeğin çok uzağındadır. TÜİK çocuk işgücü anketlerini mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ile Aralık aylarında yaptığından çocuk işçiliğinin gerçek boyutları ortaya konamamaktadır. Sayıları 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrencilerin çocuk işçi olarak istatistiklere dahil edilmemektedir.

Türkiye’de şu anda en az 2 milyon çocuk işçi olduğu tahmin edilmektedir. Göçmen ve mülteci çocuklar da dahil edildiğinde çocuk işçi sayısının çok daha fazla olduğunu tahmin etmek zor değildir. Türkiye’deki göçmenlerin yaklaşık 1 milyonu ilkokul çağındaki çocuklardan oluşmakta okula gidemeyen çocukların önemli bir bölümü, çocuk işçi olarak çalıştırılmaktadır. Çocuk işçiliğini önleyici yasal yaptırımlar ve denetimlerin olmaması, çocuk işçiliğinin dolaylı olarak teşvik edilmesi anlamına gelmektedir. Çocukların en çok çalıştırıldığı yerler olan küçük işletmeler, ev hizmeti, tarım hizmeti ve sokak işlerine yönelik hiçbir önleyici tedbirin alınmaması dikkat çekicidir.

Çocuk işçiliği her şeyden önce bir insan hakları ihlali olarak görülmek zorundadır. Kendi seçimleri olmaksızın, zorla veya zorunlu olarak çalışan çocuklar, en temel hakları olan çocukluklarını yaşama, sağlıklı beslenme, eğitim hakkından yararlanma ve geleceğe hazırlanma haklarından mahrum bırakılmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliği konusunda bir kısır döngü söz konusudur. Çocukların eğitim hakkından yararlanamaması çocuk işçiliği doğurmakta, ailelerin düşük gelirli olması yoksulluğu arttırmakta, yoksulluk da çocuk işçiliğini yeniden doğurmaktadır. Çocuk işçiliğine yönelik kalıcı çözüm üretilmediği sürece yaşanan kısır döngünün büyüyerek sürmesi kaçınılmazdır.

EĞİTİM SEN OLARAK ÖNERİLERİMİZ;  

  • Yapılması gereken ilk iş çocuk işçiliğinin kesin olarak yasaklanması, çocuk işçi çalıştıran işletmelere ağır yaptırımlar uygulanmasıdır.
  • Çocuk işçiliğine eğitimden kopma, yetişkin işsizliği ve yoksulluk gibi hususlar neden olduğundan öncelikle bu alanda gerçekçi ve bütünlüklü politikalar üretilmesi gerekmektedir.
  • Çocuk işçiliği ile mücadelede yapılması gereken ilk iş, çocuk işçiliğini acil çözülmesi gereken bir sorun kabul etmek ve somut bir eylem planı hazırlamaktır. Çocuk hak ihlallerinde cezasızlık son bulmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalıdır.
  • ILO’nun da tavsiye ettiği gibi önce kısa dönemde, kabul edilemez istihdam biçimlerinde çalışan çocuklara (kölelik, uyuşturucu ticareti vs.), ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlara (maden ve taş ocaklara vs.) ve en korumasız gruplara (12 yaşın altındakiler ve kız çocukları) ulaşılmalıdır. Ayrıca bu dönemde, çalışan çocuk işçilerin çalışmaktan alıkonulana kadar işyerinde korunması da sağlanmalıdır.
  • Eğitim ve okulun çocuk işçiliğini sona erdirmek açısından de en etkili araç olduğu açıktır. Hem temel eğitim hem de mesleki eğitim yaygınlaştırılmalı, eğitim çağındaki çocukların çalıştırılması yasaklanmalı, başta yoksulluk olmak üzere çocukları çalışmaya iten toplumsal nedenleri ortadan kaldıracak politikalar benimsenmelidir.
  • Çocuk işçiliği ile mücadelede, yoksul ailelerin çocuklarını çalışma hayatından alıkoyup okula gönderilebilmesi için, bu ailelere yönelik ekonomik ve sosyal destek politikaları hayata geçirilmelidir.
  • Çocuk işçiliğinin en önemli nedenlerinden olan yoksulluğu ortadan kaldırıcı, ailelerin ve toplum ekonomik sorunlarına çözüm üreten politikalar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
  • Orta ve uzun dönemde ise çocuk işçiliğinin tüm boyutları ile sona ermesi konusunda somut politikalar oluşturulmalı ve mümkün olan en kısa süre içinde uygulanmalıdır.

Benzer İçerikler

Bizi Takip Edin

En Üste Çık