Bursa'da meydana indiler: 'Geçinemiyoruz...'

Bursa'da meydana indiler: 'Geçinemiyoruz...'

Bursa'da meydana indiler: 'Geçinemiyoruz...'

18 Aralık 2021 Cumartesi , 14:20

TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşci Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Bursa Tabip Odası, Bursa Tabip Odası, Bursa Veteriner Hekimler Odası, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), Bursa Demokrasi Güçleri ‘Emeğimize, mesleğimize, haklarımıza sahip çıkıyoruz, geçinemiyoruz” demek için Bursa Kent Meydanı’nda bir araya gelerek, basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Haberi Paylaş
Bursa'da meydana indiler: 'Geçinemiyoruz...'

TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşci Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Bursa Tabip Odası, Bursa Tabip Odası, Bursa Veteriner Hekimler Odası, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), Bursa Demokrasi Güçleri ‘Emeğimize, mesleğimize, haklarımıza sahip çıkıyoruz, geçinemiyoruz” demek için Bursa Kent Meydanı’nda bir araya gelerek, basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Açıklamayı TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Ferudun Tetik yaptı. Tetik tarafınfan yapılan açıklama şöyle:

“Olağanüstü günlerden geçiyoruz. İktidar emeğe, emekçilere, çiftçilere, esnafa, kadınlara, gençlere, halka karşı adeta ekonomik darbe yapıyor. Göz göre göre ve sonucunu bildikleri ekonomik politikalarla emeği ucuzlatıyor, işsizliği, güvencesizliği artırıyor, yaşam koşullarını dayanılmaz hale getiriyorlar.

İktidar çevresi ve bir avuç vurguncu, fırsatçı, rantçı kapitalist dışında hepimiz kaybediyoruz.

Her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk.

Enflasyon aldı başını gidiyor. TÜİK’e göre yüzde 19,89, bağımsız araştırmacılara göre yüzde 50 civarındadır.

2021 için geçerli olan yeniden değerleme oranı yüzde 9,11 iken 2022 yılında rekor bir artışla %36,2 yapıldı. Bu zam, cebimizdeki yangının 2022 yılında daha da büyüyeceği, temel yaşam giderlerimizi karşılayamaz hale geleceğimizin habercisidir.

Ücretlerimiz enflasyonun altında ezildi. Maaşlarımız ve alım gücümüzü eridikçe eriyor.

Ev kiralayamaz, kiraladığımızı da ödeyemez olduk.

Bin bir emekle büyüttüğümüz gençler barınacak yurt bulamıyor.

Ucuz işgücü kaynağı görülen kadınlara yönelik şiddet kadın kırımı boyutuna ulaştı.

Patronlar istediği zaman keyfi olarak işten çıkarıyor, iktidar sorgusuz sualsiz ihraç ediyor!

Sadece siyasi ve ekonomik kriz değil aynı zamanda hukuk ve adalet kriziyle de karşı karşıyayız. Adalete olan güven tarihin en dip noktalarında seyrediyor. Yandaş medya dahi bu gerçekliği artık gizleyemiyor.

Üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan iktidar baskısı altındaki yargıda ağırlıklı olarak iktidarın ihtiyaçlarına göre kararlar çıkıyor, istisna düzeyinde çıkan kararlar ise hayata geçirilmiyor.

Keyfiyet ve hukuksuzluk tüm kurumlara sirayet ederek bir yönetim biçimi haline gelmiştir.

İktidar bir yandan istihdam yaratacak yatırımlar yapmıyor, bir yandan çalışanların da işsiz kalmasına yol açacak politikaları hayata geçiriyor.

İşsizlik aldı başını gidiyor. İşsizlerin sayısı 10 milyona yaklaştı. Gençler ve kadınlarda işsizlik oranı daha fazla.

İşsiz kaldığımızda ise İşsizlik Sigortası Fonundan işsizlik parası alamıyoruz. Çünkü fondaki paralar sürekli patronlara aktarılıyor. 2017-2021 yılları arasında Fon’dan işverenlere doğrudan aktarılan destek ve teşvikler, yine işverenlere eğitim programları için ayrılan 10 milyar TL eklendiğinde 62 milyar TL’yi geçiyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2020 yılında kayıtlı işçilerin yüzde 42’si asgari ücretle çalışıyor. Yani 2020 verilerine göre 15 milyon 203 bin 423 kayıtlı çalışan işçiden 6 milyon 390 bin 19’u açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışıyor.

9 milyonu aşkın yaşlılık aylığı alan emekli ile 4 milyon civarındaki hak sahibi emekliler de açlık sınırında yaşıyor.

Görüldüğü ve yaşandığı üzere nüfusun büyük bölümü insanca yaşam koşullarının çok uzağında açlık sınırının çok yakınında yaşam mücadelesi veriyor!

Bize olmayan kaynaklar, silahlanmaya savaşa gidiyor. O nedenle, barış hepimizin acil talebi.

Bize olmayan kaynaklar hazine garantili KOİ projeleri aracılığıyla yandaş müteahhitlere gidiyor!

Bize olmayan kaynaklar TÜGVA, TÜRGEV, ENSAR, İLİM YAYMA CEMİYETİ gibi vakıflara ve cemaatlere gidiyor.

Bize bir maaş bile çok görülürken, kaynaklar birkaç maaş birden alan iktidarın bürokratlarına, eşe-dosta gidiyor!

Biz fakirleşirken onlar zenginliklerine zenginlik katıyor.

Bir avuç azınlık dışında artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Nefes alamaz hale geldik. Bıçak kemiğe dayandı. Toplumsal öfke ve tepki giderek büyüyor.

Bakınız son günlerde tüm illerde çeşitli protestolar gelişmeye başladı ve iktidar ciddi şekilde ürktü.

Ne zaman iktidarı kaybetme korkusu yaşasalar hemen baskıya, algı operasyonlarına, gündem saptırmalarına, kutuplaşma yaratacak politikalara başvuruyorlar.

Krize karşı yapılmak istenen birçok eylem ve etkinlik ya yasaklanıyor ya da kitleselleşmesinin önüne geçmek için her türlü yola başvuruyorlar.

Ülkeyi uçurumun kenarına getirdiler ama “istifa” sesini duymak bile istemiyorlar. Dünyada olmayan bir şey icat ederek “hükümet istifa” demeyi suç kategorisine eklediler. Alın size yeni bir katalog suç! Tüm protesto gösterilerinde ne zaman “hükümet istifa” sloganı atılsa müdahale ediyorlar, gözaltına alıyorlar!

Buradan bu vesile ile bir kez daha söyleyelim, baskılara boyun eğmedik eğmeyeceğiz. Krizi biz yaratmadık, faturasını ödemeyeceğiz. İktidar derhal istifa etmeli, erken seçim kararı almalıdır.

Emekçiler olarak bizler, Kasım ayı başından bu yana emeğimize, mesleğimize ve haklarımıza sahip çıkmak, sorunlarımıza çözüm bulmak için kampanyalar yürütüyoruz.

2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin Meclis komisyonlarında tartışılmaya başlanmasıyla beraber bizler de ekonomik ve özlük haklarımızı geliştirmek için yoğun çaba içerisine girdik.

Kriz döneminde emekçilerin giderek derinleşen sorunlarının çözümü için, işsizlik sorununun çözülmesini, diplomalı işsizliğin ortan kaldırılmasını istedik.

Özelleştirme uygulamalarına son verilerek özelleştirilen kamu kuruluşlarının yeniden kamulaştırılmasını istedik.

Toplumun güvenliğinin sağlanması için zorunlu olan kamusal mesleki denetimleri ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelerin ve serbestleştirme uygulamalarının sonlandırılmasını istedik.

İstedik ki, bu ülkenin tüm zenginliklerinde, üretilen tüm değerlerinde emeği olan, hayatı yaratan emekçilerin emeği zayi olmasın.

İstedik ki, bütçeden emekçilere, yoksul halka, kamusal yatırımlara, kamu hizmetlerine daha fazla pay ayrılsın.

Krizin tüm yükünün emekçilere yıkılmayacağı insanca yaşayabileceğimiz bir gelir düzeyi ve adil bir vergi sistemi istedik.

Ne yazık ki siyasi iktidar tüm taleplerimize kulak tıkadı. Bütçe görüşmelerini halkın sorunlarının çözümü için bir fırsat olarak kullanmak yerine, muhalefet milletvekilleri ile laf yarıştırmak, kavgaya tutuşmak için kullandı.
 

Siyasi iktidar halkın taleplerine kulak tıkadıkça, halkın sorunlarını göz ardı ettikçe kriz daha da büyüyor. Paramızın değeri her geçen gün daha da düşüyor, hayat pahalılığı daha da artıyor, geçinmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Tüm ülke olarak her gün daha fazla yoksullaşırken, borçlarımız daha da artıyor.

Siyasi iktidar, paramızın pula dönmesini, geniş halk kesimlerinin yoksullaşmasını, reel ücret kaybını engelleyemediği için şimdi bu sefaletimizi kalıcı hale getirecek bir ekonomik düzeni bize kurtuluş olarak sunmaya çalışıyor.

Yoksullukta uzlaşmayacağız! İktidarın bize dayattığı bu kadere teslim olmayacağız!

Emeğimize, mesleğimize ve haklarımıza sahip çıkacağız! Sorunlarımızı görmezden gelen iktidara inat, sorunlarımıza hep birlikte çözüm üreteceğiz.

Yaşasın örgütlü mücadelemiz.”

Benzer İçerikler

Bizi Takip Edin

En Üste Çık