Eğitim Sen Üniversite Temsilciler Kurulu İnsan, Toplum ve Doğa Yararına Üniversite için Mücadeleye Çağırıyor!

Eğitim Sen Üniversite Temsilciler Kurulu İnsan, Toplum ve Doğa Yararına Üniversite için Mücadeleye Çağırıyor!

Üniversitelerin mercek altına alındığı, yaşanan hak ihlallerinin görüşüldüğü ve çözüm önerilerimizin tartışıldığı Üniversite Temsilciler Kurulu toplantımız 29 Ekim 2022 tarihinde gerçekleştirilmiş, üniversitelerin maruz kaldığı ağır tahribat bir kez daha görülmüştür.

Özellikle üniversite rektörlerinin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması, rektörlerin üniversite bileşenlerine, akademik özgürlüğe, etik ilkelere ve topluma karşı değil, sadece siyasi iktidara karşı sorumluluk taşımasına neden olmuştur. Bu durum, üniversitelerin yönetim kademelerinde liyakati, hukuk ilkelerini ve çalışma barışını ortadan kaldırdığı gibi üniversiteleri kuşatan bir niteliksizleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Artık üniversiteyi üniversite yapan ilke ve değerler, tümüyle ortadan kalkmıştır. OHAL KHK’leri ile başlatılan akademik tasfiye, hukuksuz disiplin soruşturmaları, cezalandırma, işten atma pratikleriyle devam etmekte, üniversiteler akademik ve bilimsel üretim yapılamaz hale getirilerek, niteliksizliğe mahkûm edilmektedir.

Üniversitelerde yaşanılan sorunlar farklı biçimlerde tezahür etse de sorunların altında yatan nedenlerin aynı olduğu görülmektedir. Bu kapsamda;

  • Üniversitelerin demokratikleştirilmesinin önündeki en temel engellerden biri olan Yükseköğretim Kurulu kapatılmalı ve üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak, demokratik, katılımcı ve çoğulcu modeller hayata geçirilmelidir.
  • Üniversitelerin yönetim mekanizmalarının hızlıca demokratik ve katılımcı yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Üniversiteler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler tarafından değil, üniversite bileşenlerinin ortak iradesiyle seçilen kurullar eliyle yönetilmelidir.
  • Üniversite bütçeleri yetersizdir! Üniversitelerde özgürce akademik faaliyet yürütebilmenin en temel koşullarından birisi yeterli kamusal finansmanın sağlanmasıdır. Örneğin, desteklenmesi gereken uluslararası akademik faaliyetlerde, bütçe yetersizliği ve enflasyon nedeniyle katılımın zayıflaması, mali yüklerin öğretim elemanlarının kişisel çabalarına terk edilmesi dahi bu durumu gözler önüne sermektedir.
  • Ayrıca, bugün birçok üniversitede servis ve yemek hizmetleri durma noktasına gelmiştir. Neredeyse tüm üniversitelerde yemekhane ücretlerine sürekli zam yapılmakta, beslenme hakkı yok sayılmaktadır. Eğitimin tüm kademelerinde bütçe payı arttırılmalı, üniversitelerde ulaşım, yemek ve barınma hizmetleri ücretsiz olarak sunulmalıdır.
  • Lojman, servis hizmetleri, yemekhane ve sosyal tesislerin kullanımında ayrımcılığa son verilmeli, hangi kadro ve unvanda olursa olsun tüm üniversite personelinin bu hizmetlerden eşitçe yararlanması sağlanmalıdır.
  • Üniversitelerdeki idari ve teknik personel görmezden gelinmekte, ağır biçimde ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Bu nedenle;
    • Rektörlerin aşırı yetkilerinden birisini düzenleyen 2547 sayılı kanunun 13-b/4 maddesi iptal edilmeli, bu madde ile rektörlerin akademik ve idari/teknik personeli keyfi biçimde sürgün edebilmesi, görev yerini değiştirebilmesi engellenmelidir.
    • Üniversite yöneticilerinin yolsuzluklarına direnen mali ve idari birimlerdeki personelin maruz kaldığı baskı ve yıldırma politikalarına son verilmelidir.
    • Eğitim ve bilimsel üretim, üniversitenin tüm çalışanlarının kolektif emeğinin ürünüdür. Bu sebeple tüm üniversite idari ve teknik personeline ”yükseköğretim tazminatı” adı altında maaş iyileştirmesi yapılmalıdır.
    • “Geliştirme ödeneği” adil bir şekilde akademik personel yanında idari personele de dağıtılmalıdır.
    • Ayrıca idari ve teknik personelin önemli bir sorunu da kurumlar arası nakil Söz konusu nakiller, üniversite yönetimlerinin keyfiliğinden kurtarılmalı, üniversitelerin kurumsal özerkliğine zarar vermeyecek şekilde nakiller için bir standart geliştirilmelidir. Yükseköğretim kurumları arasında, kurumlara o yıl için verilen kontenjanları etkilememek kaydıyla, merkezi bir koordinasyonla ortak havuz oluşturulmalı ve boş kadrolar şeffaf biçimde paylaşılmalıdır. Başvuru süreçleri herkesin ulaşabileceği şekilde kamuoyuna duyurulmalı, merkezi bir tayin sistemi geliştirilmedir.
    • Merkezi biçimde yürütülen görevde yükselme sınavı uygulamasına geçilmeli ve idari kadroların tümünde yükselme imkânı sağlanmalıdır.
  • Liyakat esas alınmalı, mülakat uygulamasına son verilmelidir. Kişiye özel kadro ilanı açılmasına son verilmeli, kadro ilanları titizlikle takip edilmelidir.
  • 50/d, 33/a, 35, ÖYP gibi maddelerle istihdam edilen araştırma görevlileri arasında görev ve haklar açısından yapılan her türlü ayrımcılık engellenmeli, araştırma görevlilerinin 50/d ile istihdamına son verilmeli, güvenceli istihdam temel alınmalıdır.
  • Doktorasını tamamlamış araştırma görevlileri ek koşul aranmaksızın görevlerinde yükselmeli ve unvanlarının hak ettiği kadrolara güvenceli biçimde atanmalıdır.
  • Norm kadro uygulamasına son verilmelidir. Hak ettikleri kadroya atanmayı bekleyen, doçent unvanı almasına rağmen doktor öğretim üyesi ya da araştırma görevlisi olarak istihdam edilen ya da profesörlüğü hak etmesine rağmen alt kadrolarda istihdam edilen öğretim elemanlarının taleplerine kulak verilmelidir. Kadro sorunları bekletilmeden çözülmelidir. Kadrolar sürekli olmalı, yükseköğretim emekçilerine gelecek kaygısı yaşatılmamalıdır.
  • Öğretim elemanlarının yeniden atanma süreçlerinde atama ve yükseltme kriteri aranmasına son verilmeli, unvanlarının karşılığı kadrolara ek koşul aranmaksızın güvenceli biçimde atamalarının yapılması sağlanmalıdır.
  • Vakıf üniversitelerindeki hak ihlalleri had safhaya ulaşmış, güvencesiz istihdam nedeniyle öğretim elemanları görevleriyle ilgisi olmayan angarya vb. uygulamalara maruz kalmaktadır. Hâlbuki vakıf üniversitesindeki eğitim ve bilim emekçileri, devlet üniversitesindeki eğitim ve bilim emekçileri ile aynı akademik sorumlulukları taşımaktadır. Bu nedenle vakıf üniversitelerindeki eğitim ve bilim emekçilerinin mali, özlük ve demokratik hakları zaman geçirilmeksizin devlet üniversitelerindeki eğitim ve bilim emekçileriyle aynı düzeye getirilmelidir.
  • Türkiye genelinde sayıları 150’yi dahi bulmayan canlı modellerin işlerini layıkıyla yapabilmeleri için gerekli insani koşullara ulaştırılması, bunun için de yaptıkları işin niteliği itibariyle özlük ve sosyal haklarını kesintisiz biçimde kullanabilecekleri şekilde güvenceli istihdam edilmeleri gerekmektedir.
  • Akademik özgürlüklerin, ifade özgürlüğünün, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
  • Üniversiteler kurumsal özerkliği zedelenmeden mali yönden kamu denetimine açık olmalıdır.
  • Haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen herkes görevine iade edilmeli, gerekli telafi mekanizmaları işletilmelidir.
  • Üniversitelerde kadınların ve LGBTİ+ personel ve öğrencilerin karşılaştığı sorunlar ve ayrımcı politikalara, cinsiyete dayalı her türlü güç ilişkisine, mobbinge ve cinsel tacize karşı toplumsal cinsiyet tutum belgeleri oluşturulmalıdır.
  • Üniversitelerde mobbing (iş yerinde psikolojik yıldırma), başta iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kişilere aşırı yetkiler tanınması ve mevcut hiyerarşik yapıdan kaynaklı olarak, ciddi bir sorun haline gelmiştir. Bunun önüne geçecek politikalar ve mekanizmalar üretilmeli, kurullar oluşturulmalıdır.

Eğitim Sen Üniversite Temsilciler Kurulu olarak, taleplerimizin takipçisi olacağımızı belirtiriz. Eğitimin tüm kademelerinde görev yapan eğitim ve bilim emekçilerinin farklı adlar altında benzer sorunlara maruz kaldıkları bilinciyle, sendikamızın 2 Kasım 2022 tarihinde gerçekleştireceği “iş bırakma” kararı uyarınca tüm üniversite emekçilerini ortak tavır almaya davet ediyoruz.

İnsan Toplum Doğa Yararına Üniversite!

Güvenceli İş Güvenceli Gelecek!

Birlikte Güçlüyüz!

Birleşirsek Kazanırız!

Eğitim Sen Üniversite Temsilciler Kurulu

Benzer İçerikler

Bizi Takip Edin

En Üste Çık